Goril Maymun mu? Felsefenin Aynasında Bir Türün Kimliği
Bir filozof için her soru, bir kapıdır. O kapıdan geçmek, yalnızca bilgiye değil, anlamın katmanlarına da ulaşmak demektir. “Goril maymun mu?” sorusu, ilk bakışta biyolojik bir sınıflandırma meselesi gibi görünür. Ancak bu basit gibi duran soru, etik, epistemoloji ve ontoloji açısından derin bir sorgulamayı beraberinde getirir. Çünkü burada mesele, yalnızca gorilin ne olduğu değil, “bizim onu nasıl bildiğimiz” ve “onu ne olarak görmeyi seçtiğimiz”dir.
Bilmenin Sınırı: Epistemolojik Bir Sorgu
Önce bilgiyle başlayalım. Goriller, biyolojik olarak maymun (monkey) değil, insansı maymun (ape) kategorisinde yer alır. Yani onlar Hominoidea üst familyasının bir üyesidir; insanla şempanze, orangutan ve bonobolarla aynı soy ağacını paylaşırlar. “Maymun” (Cercopithecoidea) ise farklı bir alt grubu ifade eder—örneğin babun veya makak gibi türler. Dolayısıyla bilimsel açıdan goril bir “maymun” değildir; o, maymundan daha yakınımızdadır.
Fakat epistemoloji, yalnızca bilginin doğruluğunu değil, bilginin nasıl kurulduğunu da sorgular. Bu ayrımı kim yaptı? Hangi bilgi sistemleri, hangi gözlemler bu kategorileri doğurdu? 17. yüzyılda doğa bilimleri ilerledikçe, insanın kendine bakışı da değişti. Doğa artık kutsal bir bütün değil, sınıflandırılabilir bir sistemdi. Carl Linnaeus, 1735’te “Homo sapiens”i hayvan krallığına yerleştirdiğinde, insan ilk kez kendisini doğanın içinde bir tür olarak tanımladı. O andan itibaren, “maymun” kelimesi yalnızca biyolojik değil, kültürel bir yüke de sahip oldu.
“Goril maymun mu?” sorusu, işte bu tarihsel bagajı da taşır. Çünkü bu soruyu sorduğumuzda aslında “biz kimiz, onlar kim?” diye de sormuş oluruz.
Etik Açıdan Goril: Kimliğin ve Değerin Sınırları
Etik, bu tartışmanın ikinci eksenidir. Eğer goril “bizden” değilse, ona nasıl davranmamız gerektiğini hangi temele dayandırırız? Felsefe tarihine baktığımızda, insan ile hayvan arasındaki sınır hep ahlaki üstünlük üzerinden çizilmiştir. Aristoteles, insanı “düşünen hayvan” olarak tanımlarken, diğer canlıları doğa zincirinde daha alt basamaklara yerleştirmiştir. Ancak modern biyoloji, bu hiyerarşiyi sarsmıştır: Goriller duygularını gösterebilir, yas tutabilir, empati kurabilir. Bazı bireyler, örneğin ünlü dişi goril Koko, işaret diliyle insanlarla iletişim kurmuştur.
Bu durumda etik bir soru ortaya çıkar: “Eğer goril duygusal bilinç gösterebiliyorsa, ona karşı sorumluluklarımız nelerdir?” Onu yalnızca gözlem nesnesi olarak mı görmeliyiz, yoksa bir “öteki” olarak mı tanımalıyız? Modern etik, artık türler arası empatiyi bir gereklilik olarak kabul eder. Peter Singer’ın “Hayvan Özgürleşmesi” adlı eseri, acı çekme yetisinin tür farkını aşan bir etik temel olduğunu savunur. Bu bağlamda “goril maymun mu?” sorusu, aslında “goril ahlaki bir özne midir?” sorusuna dönüşür.
Ontolojik Derinlik: Goril Olmak Ne Demektir?
Ontoloji, varlığın doğasını sorgular. “Goril olmak” ne demektir? Onu “maymun” diye adlandırmak, onun varoluşunu eksiltir mi? İsimlendirmek, aslında bir iktidar eylemidir. İnsanın doğayı kategorize etmesi, kontrol etme arzusunun bir yansımasıdır. Michel Foucault’nun bilgi–iktidar ilişkisi üzerine söyledikleri burada anlam kazanır: Bilgiyi üreten, gerçeği de tanımlar. Dolayısıyla gorili “maymun” diye adlandırmak, onu insan hiyerarşisinde aşağı bir yere yerleştirmektir.
Ontolojik açıdan bakıldığında, goril bir varlık olarak “kendinde şey”dir. Kant’ın terimleriyle, insanın algısına bağımlı olmayan bir gerçekliğe sahiptir. Bizim onu nasıl adlandırdığımız, onun özünü değiştirmez. Ancak dil, varlığı algılama biçimimizi şekillendirir. Bu yüzden, “goril maymun değildir” demek, yalnızca biyolojik bir düzeltme değil, aynı zamanda ontolojik bir farkındalık çağrısıdır: Her tür, kendi varoluşuyla anlamlıdır.
Sonuç: Bir Türü Tanımlamak, Kendini Tanımlamaktır
Goril maymun değildir—ama ondan öğrenebileceğimiz çok şey vardır. Bilim bize sınıflandırmayı, felsefe ise anlamayı öğretir. Goril, doğanın sessiz filozofudur; güçle değil, sükûnetle var olur. Onu tanımlamaya çalışırken, aslında kendi varlığımızı sorgularız: Biz kimiz, doğada neredeyiz, diğer canlılarla aramızda gerçekten bir sınır var mı?
Belki de bu yazının sonunda asıl soru şudur: “Goril maymun mu?” değil, “İnsan gerçekten insan mı?” Çünkü goril, kendini doğanın bir parçası olarak bilir; oysa biz, çoğu zaman bunu unuturuz.
Okura Düşünsel Çağrı
Sen olsaydın, bir gorili nasıl tanımlardın? Bilimsel bir nesne olarak mı, yoksa bilinçli bir varlık olarak mı? Yorumlarda düşüncelerini paylaş. Çünkü felsefe, cevapta değil, soruda başlar.